HunTarihi
ULDİN
Batı Hun deveti hükümdarı Balembar zamanında Hunlar,Panno ve Trakyayı istila ederek,Bizans ileAvrupa'yı dehşet içinde bıraktılar(375) .Hun genarali Uldin,Bizans ordularını mağlup ettikten sonra
Bizans genareline şöyle diyordu:
_"İşte,kuvvetimizin derecesini görüyorsunuz.Eğer istersem,güneş ışığının değdiği her yeri istila ederim".
İLEK
Atiila'nın ölümünden sonra yerine oğlu ilek hükümdar olmuştu(453).Ancak Atilla'nın ölümünü fırsat bilenGebit kralı Ardarik ile Ostrogotlardan Thodemir,Valademir ve Vidamir isyan etmişlerdi.Hun hakanı İlek ile
isyancılar arasında Nateo mevkiinde kanlı bir savaş oldu.İlek kahramanca savaşmasına rağmen,kendisi ile
beraber 40000 Hun askerinin ölümüne mani olamadı.Jordanes,bu savaşla ilgili şunları söyler:
_"İlek öyle kahramanca savaşıp öldü ki,babası Atilla hayatta olsaydı böylebir ölümü kendiside kabul
ederdi".
KRİZAFİOS'UN BAŞINI GÖNDER
Bizans Başvekili Krizafios imparatorun emri ile Atilla'ya bir suikast tertip etmişse de,bunda başarıyaulaşamamıştı.Atilla, kalleşçe oynanan bu oyuna kızmış ve aşağıdaki mektubu Bizans imparatoruna göndermişti:
_"Sana gönderdiğim elçilerle Krizafios'un başını gönder.Aksi halde ben kendim almaya geleceğim".
MARCİANUS
Atilla,Katalanum savaşından evvel Bizans'a bir elçilik heyeti göndererek yıllık vergisini istedi.İmparatorMacianus Atilla'ya şu cevabı gönderdi:
_"Ben altını dostlarıma veririm,başkalarına vereceğim sadece demirdir".
Buna kızan Atilla bir yandan savaş hazırlığı yapıyor ve bir yandan da Marcianus'aşöyle haber gönderiyordu:
_"Biz de demire çelikle cevap veririz".
YÜCE-MECÜC
Hunlar,363'te Anadolu'ya fırtına gibi girip Urfa'yı zaptetmişlerdi.Hunları Urfa'da gören SüryaniYÜCE-MECÜC
Kilise papazlarından Sent Efraim şöyle diyor:
_"Acaba bu millet Zekeriya Peygamberin ortaya çıkacağını haber verdiği"Yüce-Mecüc"kavmiolmasınlar.
Adeta aslanların kükremesi ile Urfa'ya giren Hunların mızraklarından ateş ve yıldırım fışkırıyordu.
Bir Hunlu iki üç atı birden sürebiliyordu".
BU MİRAS ROMA İMPARATORLUĞUNU YARISIDIR
Atiila Roma üzerine yürümek istiyordu.Atiila 15 yıl önce Prenses Honoria'nın kendisine gönderdiğinişan yüksüğünü bahane edip,aşağıdaki mektubu Roma İmparatoruna yazdı:
_"Kayser Valentinianus'a selam,
Nişanlım ve kardeşin Honoria'yı hapsetmiş olduğunu haber aldım.Yoksa,onun bana nişan yüksüğü gönderdiğini unttun
mu?Nişanlımı hapisten çıkar ve onu bana gönder.Babasından kalan mirasında unutulmamasını isterim.Bu
miras,Roma İmparatorluğunun yarısıdır".
ATİLLA SAVAŞ YAPMAKTADIR
451 yılında Roma orduları ile yapılan Katalanum savaşından önce Atilla askerlerine şöyle hitap etti:_"Bu kadar kavim üzerine kazandığımız zaferlerden sonra sizi gayrete getirmeyi uygun bulmam.Çünkü
bu ancak acemi komutanlara,tecrübesiz orduya karşı söylenir.Bir erkek için,elinde silahı ile intikamını
alması kadar güzel bir şey varmıdır?Bunun için düşmana hucum edelim.Çünkü daima ilk hucum eden cesurdur.
Bu birleşmiş kavimleri önemsemeyin,birleşme korku alemetidir.Daha hucum etmeden onları korku sardı tepelere
çıkıyorlar.Fakat bu onları kurtarmayacak,Romalıların pek beceriksiz silah kullandıklarını biliyoruz,
kalkanlarıyla savunma yapmak istiyorlar.Bunlara aldırmayın önemsemeyin,Alanlar ve Vizigotlar üzerine
hucum ediniz.Kalpleniz heycanlansın,adetiniz üzerine heycanla hucum ediniz.Silahlarınızın kuvvetini,
Hunların azametini gösteriniz.Eceli gelen rahat yatağında da ölür.Düşmana ilk oku ben atıyorum ki,
okumun değdiği adam ölmüş insan demektir.Zİra Atilla savaş yapmaktadır,ben Tanrının kılıcıyım"
ATİLLA'NIN öLÜMÜ
Devrin seyyahı Priskos'un naklettiğne göre,Atilla'nın ölümü(453 yılında) şu şekilde olmuştur."Atilla öldüğü sırada İldico adlı güzel bir kızı,o devrin geleneği uyarınca ,diğer eşlerinin ardından
kendisine eş olarak aldı.Düğün sırasında çok fazla neşelenerekgevşeyip,şarap ve uykunun verdiği
yorgunlukla sırt üstü uzandığında,zamam zaman başına ğeldiği üzere,burnundan oluk oluk kan akmaya başladı.
Kanın normal akışı engellenince de ,kan boğazına inerek ölümüne neden oldu.Atilla'nın adamları içeri girdiklerinde
Atilla'yı,ağlayıp sızlayan kızın kolları arasında yarası beresi olmadığı halde ölmüş durumda,kızı da
yüzünü peçesinin altına gömmüş ağlarken buldular".
MARCİANUS'UN RÜYASI
Tarihçi Jordanes,Atilla'nın ölümü üzerine Doğu Roma İmparatoru Marcianus'un rüyasını Priskos'adayanarak şöyle nakleder:
-" O zaman şu hayret verici rüya gercekleşmiştir.Düşmanı hususunda endişeli olan Doğu Roma'nın
Kıralı Marcianus'da rüyasında ,Tanrı'nın kendi yanında oturduğunu görmüş ve Tanrı ona Atilla'nın
yayının öldüğü gecede kırılmış olduğunu göstermiştir".
ATİLLA'NIN CENAZE TÖRENİ
Tarihi kaynaklarda Atilla'nın merasimi şöyle anlatılmıştır:-"Ordugahın ortasındaki ipek çadırın içerisinde Atilla'nın naaşı duruyordu.Bunun etrafında Hun
askerlerinden seçilmiş suvariler savaş oyunu oynuyorlardı.Erkekler geleneklerine uygun olarak saçlarını kestiler.
Korku uyandıran yüzlerini derin yaralarla çirkinleştirdiler.Aynı zamanda ozanlar ve savaşçılar Türkçe
ağıtlar söylediler.Mancuk'un oğlu Atilla,kahraman Türk Mileti'nin Başbuğu düşmanların yarasından değil
halkının arasında hiç bir acı duymadan öldü.Atilla'nın mezarı başında geleneksel defin yemeği yendikten
sonra cenaze törenine başlandı.Atilla'nın naaşı bir biri içerisine girebilen üç tabuta kondu.Bunlardan
birincisi altın,ikincisi gümüş,üçüncüsü demirdendi.Demir kavimleri yendiğinin,altın ve gümüş ise her iki
Roma imparatorluğun'da kazandığı mevkiler içindi.Defin işi geceleyin ve gizlice oldu.Esas törenede çok
az kişi seçilmişti.Savaşlarda düşmandan alınan silahlar,altın ve kıymetli taşlarla süslü at koşumları
ve krallığını gösteren çaşitli eşyalar da onunla birlikte mezarına kondu.Mezar yerinin bilinmemesi
için mezarı kazanlar da öldürüldü."
Atilla'nın mezarının nerede olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikde ,Tuna ve Tisa arasındaki
bölgenin doğu kısmında olduğu tahmin edilmektedir.Mezarı'nın yatağı değiştirilen bir nehir içine
olduğunu destekleyen tarihi deliller yoktur.
ÇİÇİ YABGU(KAĞAN)
Hunların zayıfladığı bir dönemde,Hun Türklerinin bir bölümünün idaresini elinde bulunduran Tanhu(Basbuğ) Ho-han yeh (M.Ö.58-31) ve bazı beyler Çin idaresi altına girmek istemişti.Bunun üzerine, ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen temsilcilerle bir kurultay düzenlendi.Bu kurultayda Tanhu Ho-han yeh'in kardeşi Çiçi(Küçük),bağımsızlıktan yanaydı ve kurultayda söz alan bağımsızlık yanlıları: -"Böyle bir şey nasıl olur?At üstünde savaşarak bu devleti kuran atalarımız,çarpışarak ve ölerek ülkemizi korudular.İçimizde hala vatanı için ölmeyi göze alan yiğitler var.Çin imparatorluğu belki bizden daha güçlüdür.Fakat bize boyun eğdiremez.Türkleri kendisine bağlayıp diz çöktüremez..." diyerek kurultay sonrası Çiçi Yabgu(Kağan) liderliğinde ülkenin batı tarafına çekildiler. Çinliler 70.000 kişilik bir orduyla(M.Ö.36) çiçi(Küçük) Kağan'ın üzerine yürüdü.Çarpışmadan önce Çin'li komutan Çiçi(Küçük) Kağan'a,teslim olmasını teslim olursa canını bağışlayacağını,az bir kuvvetle kendisine karşı koyamayacağını bildirdi.Çiçi Kağan,yanında bulunan 1.500 savaşçısıyla teslim olmayıp savaşmaya karar verdi. Savaştan önce askerlerine şöyle diyordu: -"Boyun eğmeyeceğiz! Atalarımız bize bu topraklarla birlikte bağımsızlığı da emanet ettiler.Savaşçılığımızla düşmanları titreten bir millet olduk.Korumakla yükümlü olduğumuz emanetleri,adi bir ömür uğruna değişemeyiz. Bildiğiniz gibi savaşçıların kaderi ölümdür.Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak.Çoçuklarımız ve torunlarımız diğer milletlerin efendisi olacak..." Yapılan savaşta Çiçi Yabgu(Kağan) ve askerleri,bağımsızlık ideali uğruna kahramanca çarpışarak can verdiler...