Abbasitarihi
HARUN-EL REŞİD'İN MEKTUBU
Bizans imparatoru Nikefor Fokas,yıllık vergisini ödemediği gibi,imparatoriçe İren zamanında ödediklerivergileride istiyorlardı.Buna kızan abbasi hükümdarı Harun-elReşid(787-809),aşağıdaki mektubu Bizans
imparatoruna gönderdi:
-"Muminlerin kumandanı Harun Reşid'den bir Roma iti olan Nikefor'a.Ey bir imansız ananın evladı,
mektubundan haberim oldu.Sen benim cevabımı duymayacaksın onu göreceksin"
SANA DAHA İÇKİ VERMEM
Abbasi halifelerinden Mehdi(775-786) bir gün avlanırken yolda yanındakilerden ayrılmıştı.Çölde bir bedviyle karşılaştı ona:
-"Ahbab,çok acıktım,bana yiyecek birşeyler verbilirmisin?" dedi.Bedevi halifeyi süzdü:
-"Size vericek bir şeyim yok" dedi.Halifede" ne olursa yerim "deyice,bedevide bir parça ekmek ile bir
destide şarap getirip verdi.Halife ekmeği yiyp şarabı da içince,karşısındakine:
-"Sen benim kim olduğumu biliyormusun?" dediğinde,bedevide "hayır" diye cevap verdi.Bunun üzerine
Mehdi içmeye devam ettiğği gibi ,kendini halifenin en yakın adamlarından biri olduğunu söyledi.Bedevi
hürmette kusur etmiyordu.Ancak içkinin verdiği etkiyle halife bu sefer:
-"Sen benim kim olduğumu biliyormusun?" diye tekrar sordu.Bedevi gene"hayır" dedi.Mehdi kendisinin halifenin en yakın komutanlarından biri olduğunu söyledi.
Bedevi ne yapacağını şaşırmıştı.Mehdi bir ara gene kendisinin kim olduğunu bedeviye sorduğunda ,bedevi
gene bilmediğini söylecince,Mehdi kendinin gercek bir halife olduğunu söylkeyerek güldü.Bu söz üzerine
bedevi geldi ve şarap destisini halifenin önünden kaldırdı.Bunun ne demek olduğunu Mehti bedeviye sorunca
bedeviden şöyle bir cevap aldı:
-"Korkumdan sana artık şarap vermeyeceğim.Çünkü sen içtikçe işi azıtıyorsun.Şayet sana birazdaha içki verecek olursam
bu seferde Peygamber olacaksın".
ISMARLADIĞIN ÖKÜZÜ GETİRDİM
Son Abbasi halifesi Mutasım Billah(1242-1258) zamanında Tus'lu Nasir adında bir bilgin,bir kitapyazarak halifeye sundu.Halife nehir kenarında oturuyordu.Kitabı aldı,okumadan içinden bir yaprak koparıp nehre
attı.Sonra da Nasir'e:
-"Bu sayfa kirlenmiş yıkanması lazım.Sen bunu getireceğine Tus'dan bir öküz getirseydin daha iyi
edrdin"dedi.Bu sözlerden sonra halife kitabın tümünü suya attı.Nasir yıllarca emek verdiği kitabın bir anda yok
olmasına üzüldü ise de korkudan bir şey söyleyemeden,boynunu büküp huzurdan ayrıldı.
Tus'lu Nasir Bağdat'tan ayrılıp Hulagu Han'ın yanına gitti.Hulagu bu değerli bilgine büyük bir hürmet
gösterdi.1258 de Hulagu Han Bağdat'ı alınca,Abbasi halifesi mutasım'da yakalanarak huzuruna getirildi.
Hulagu ve Tus'lu Nasir yanyana altın ve gümüş işlemi tahtlar üzerinde oturuyorlardı.Tuslu Nasir halifeyi
görünce,yanına gitti yavaşca söyle dedi:
-"Ismarladığın öküzü getirdim".
GÖNÜL MÜ VERDİN SULTANIM
Abbasiler döneminin alimlerinden de biri Cahiz'dir(778-868).Bir çok ilmi kitap yazan Cahiz,çok çirkindi ve bu yüzden de kadınlarla pek ilgisi yoktu.Ancak bir gün kadının biri yanına gelmiş ve kendisi ile uzun müddet konuşmuştu.Aynı kadın bir kaç
defa daha yanına gelince Cahiz kadına:
-"Bana gönül mü verdin sultanım? Nedir bu ziyaretler,bu uzun bakışlar?" diye sorunca kadın şöyle
cevap verir:
-"Boşuna umutlanma ihtiyar.Her gün buraya gelişimin ve uzun uzun bakışımın sebebi başkadır.Şu açık
tuttuğum gözlerim yok mu,işte bu gözlerle ben bir erkek güzeline baktım,eşime ihanet ettim.Şimdi sana
ve senin gibi çirkin birine bakmakla gözlerimi cezalandırıyorum".
SUYU DÖKEN BENİM
Abbasi halifesi Harun el Reşit,alimlere değer çok değer verirdi.Bir gün alimlerden Ebu Muaviye Eddarir ile yemek yedikten sonra,üstad ellerini yıkamak ister.Halife ellerine su döker ve alimde böylece ellerini
yıkamış olur.Ancak kör olan alim,suyu kimin döktüğünü kendisine sorunca,halifede şöyle cevap verir:
-"Ellerinize suyu döken bendim,hiç olmassa ilminizin değerini böylece yükselttim.Elimizden başkaca
bir şey gelmiyor".
SİZE KARŞI OLMAK İSTEMEM
Abbasi halifelerinden Mutasım Çavgan oynamayı iyi bilirdi.Bir gün genarellerinden Türk olan Afşinile Çavgan olarak oynamak istedi.Ancak Afşin oynamayı kabul etmeyince,Mutasım sebebini sormuştu,Afşin
şöyle cevap vermişti:
-"Gerek gerçek ve gerekse oyun olarak efendimizi karşımıza rakip olarak almak istemem".
AFFEDERSENİZ BENZERSİZ OLURSUN
Abbasi halifesi Memun,amcası İbrahim bin Mehdi'yi öldürtmek istiyordu.Bunu sadrazamı Ahmet bin Halit'esorarak,onun fikrini almak istedi.Sadrazam şöyle cevap verdi:
-"Amcanızı katlederseniz benzeriniz vardır,yani bunu daha önce yapan çok olmuştur.Ancak amcanızı
bağışlarsanız,sizin gibi yapan az bulunur ve benzersiz olursunuz".
Bu cevabı mantıklı gören Memun,amcasını öldürtmekten vaz geçti.
YA İLACI YAPARSIN YA DA ÖLÜRSÜN
Abbasi halifesi Memun(813-833) bir gün özel doktoru Huneyn'i çağırarak:-"Bir rakibimi gizlice öldürmek isterim,bana tesirli bir zehir yapabilirmisin." dedi.Doktor buna şöyle
cevap verdi:
-"Ben insanlara iyi gelen ilaçları yapmasını öğrendim,şayet izin verirseniz kötü gelen ilaçları da yapmasını
öğreneyim".
Buna kızan Memun doktoru hapse atar ve aradan bir süre geçtikten sonra tekrar huzura çağırıp:
-"İstemiş olduğum ilaçları yapacakmısın,yoksa ölümümü tercih edersin?" dediğinde,doktor da şöyle
cevap vermişti:
-"Ben ölümden korkmam,benim Allahım var ona sığınırım".
Memun güldü ve doktoru tebrik etti.Kendisini sınamıştı.
BENİM DE RABBİMDİR
Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dana'nın(???-805) esas ismi Ebu Vüyehb bin Ömer Sayfari'dir. Aslen Kufe'li olup Bağdat'da yaşamıştır.
Bir gün Harun Reşid,Behlül Dana'ya hediye vermek isteyince Behlül Dana:
-"Onları kimlerden aldınsa onlara ver.Dünyadaki sahipleri yakana yapışmadan önce,verenlerin yoluna
harca.Bunu burada yap.Ahirete kalırsa,onlara bir şey bulup veremezsin..." diye cevap verince,Harun Reşid:
-"Para borcun varsa onu ödeyelim" dedi.Behlül:
-"Borç ile borcun ödenmeyeceğne alimler ittifak(fikir birliği) etmişlerdir." dedi.Harun Reşid:
-"Müsaade et,bari ihtiyaclarını temin edelim" deyince,Behlül Dana:
-"Allahüteala senin Rabbin olduğu gibi benim de Rabbimdir.Seni hatırlayıp beni unutması mümkünmüdür?" diye cevap verdi.
HER KOYUNU KENDİ BACAĞINDAN ASTIM
Behlül Dana'nın verdiği nasihatlardan rahatsız olan halk Harun Reşid'e gidip:-"Sultanımız,bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bize karışmasın.Her koyun kendi bacağından asılır..." diye
şikayette bulundular.Bunun üzerine Harun Reşid,Behlül Dana'yı cağırıp halkın şikayetlerini bildirdi.
Behlül Dana hiç cevap vermeden sarayı terk ettikten sonra, birkaç koyun alıp,parçalayarak Bağdat'ın ceşitli
yerlerine astı.Etler bozulup kokmaya ve kokudan durulmaz hale gelince halk yine Harun Reşid'e gidip şikayet etti.
Harun Reşid,Behlül Dana'yı çağırıp neden yaptığını sorunca Behlül Dana:
-"Bir kötülüğün, herkese zararı olduğunu herhalde anladılar.Ben, onların dediği gibi her koyunu kendi bacağından astım..." diye cevap verdi.
BERMEKİLERİN SONU
Bermekiler Abbasi halifeliğinin İran kökenli ailesi( 754-803).Bermekiler Bağdatın doğusunda
görkemli saraylarda yaşıyorlardı inanılmaz büyüklükte servet sahibiydiler.Sonderece eliaçık ve yardımseverdiler.Bu gün bile Arap ülkelerinde Cafer Bermiki'ye istinaden ''Cafer kadar eli açık'' deyimi
kullanılır.Devlet yönetiminde son derece etkiliydiler.
Bermekiler'in İranlı olmaları ve Abbasi halifeliğinin kuruluşundan itibaren üst düzey yönetiminde
yer almaları ve servetleri bazı güçlü Arap emirlerini kıskandırdı.Bunların'da etkisiyle Harun Reşit
ülkede kendisi kadar sözü geçen bu aileyi ortadan kaldırmaya karar verdi.Bir tuzak hazırlıyarak
kız kardeşi Abbase'yi karı koca yaşamamak şartıyla Cafer bermeki ile evlendirdi.
Harun Reşit,hacca gittiği sırada kızkardeşinin gizlice doğurduğunu ve çocuğu Mekkede sakladığını
öğrenince Cafer Bermikiyi 27 Ocak 803'te öldürttü.Bermeki ailesinden geri kalanlarında mallarına
el koyarak tutuklattı.Böylece bu güçlü aile yoksulluk içinde tarih sahnesinden silinip gitti.
BANA KARŞI İTAATLARI BOZULUR
Afşin(Haydar bin Kavus),dedesi Orta Asya Uşrusana hanedanından Han Kara,babası Kavus'dur.Uşrusana'da doğup büyüdü.Halife Memun zamanında Abbasilerin hizmetine girerek Haydar ismini aldı.Babek isyanlarını
bastırdıktan sonra Sind valiliğine gönderildi(837).Güçlendiği görülünce Halife Mutasım döneminde suçlanarak
Uyun'da kule şeklinde yapılan, bir kişinin zorla sığabileceği bir hüçreye atıldı.Günde bir dilim ekmek veriyorlardı.
Yapılan yargılamada mahkemeye yedikleri kamçıdan sırtlarının derisi yapışmış bir imamla bir müezzin getirip
sebebini sordular,Afşin kırbaclattığını kabul ederek:
-"Bunlar,Uşrusanlılara ait bir mabetteki putları çıkarıp orayı mescid yapmışlar.Halbuki ben Soğd Melikleri
ile herkesin serbestçe kendi dininde ibadet edebileceğine dir bir ahd(andlaşma) yapmıştım.Bunlar ahdimi
bozdu" diye cevap verdi.
Mahkemeye tanık olarak getirilen Mecusi Soğd meliklerinden-Mecusilerin şahitliği kabul edilmedği halde- el-Merzben b.Turgiş,Afşin'e Urşana halkının
yazdığı mektuplarda ilahlar ilahına başlığını kullandıklarını idda edince Afşin:
-"Bu doğrudur.Dedeme,babama ve Müslüman olmadan önce bana böyle yazılırdı.Kendimi dedem ve babamdan aşağı
göremem.Çünkü halkın bana karşı itaatları bozulur." diye savundu.
Mahkeme devam ederken gıdasızlıktan ölmek üzereydi.Saçını sakalını özensizce keserek oğlu Hasan'la görüştürdüler.
841 yılında öldü.Çıplak cesedi bir saat kadar Babü'l amme'de-şehrin kapılarından biri-asılı kaldı.Cesedini yakarak
küllerini Dicle nehrine attılar.